R.ŞANAL › Serendipity
Basıp geçtiğimiz her şey bize gülümsüyor, çevremiz bizi olgunlaştırıp yüceltecek sayısız imkânlarla dolu. Fakat bunları uzanıp alıp kullanmak bize kalmış.
Basıp geçtiğimiz her şey bize gülümsüyor, çevremiz bizi olgunlaştırıp yüceltecek sayısız imkânlarla dolu.
Fakat bunları uzanıp almak ve kullanmak bize kalmış bir iş.
Yeter ki gerçekten olgunlaşmayı isteyelim ve aldıklarımızı iyide kullanma arzusu içinde olalım.
1974 yılıydı sanıyorum.
Cağaloğlu’nda yürüyorum, bir ara kaldırım üzerinde henüz yeni yere düştüğü belli olan birkaç sayfalık kitap parçası görüyorum.
Hiç de öyle yerlerden kâğıt, gazete toplama âdetim olmadığı halde eğilip alıyor, şöyle bir karıştırıyorum.
İçindekiler bana ilginç geliyor.
Sayfalar Carl Gustav Jung’un “Din Psikolojisi” isimli bir kitabından düşmüş, bu anlaşılıyor.
Tam da benim bulduğum bölümlerinde, insan bilincinin derinliklerinde, bilinçdışı ya da ortak bilinçdışı dediği daha derin bir alanın bulunduğunu açıklıyor Jung.
Hatta bu ortak bilinçdışının bir tür bilgelik taşıdığını ve tanrı ile kesişme noktası oluşturduğunu anlatıyor.
Kitabı, hemen oracıkta, bir kahvehanede yutar gibi okudum.
Bu kitap sayfalarını bulmam öyle bir zamana denk düşüyordu ki benim, kafamda yaşadığım arayışa en güzel yanıtı oluşturuyordu.
Kitap sayfalarının –o kitabın ve sayfalarının- o anda orada olması ve benim onu okumam bir rastlantı mıydı acaba?
Hayır.
Sonradan defalarca izlediğim gibi benim ihtiyacım olan kitaplar, benim ihtiyacım olan insanlar hep doğru zamanda karşıma çıkıyorlardı.
Bunlardan birisi de değerli ruhsal araştırmacı Bedri Ruhselman’dı.
Ve o kitabında şöyle diyordu: “Rastlantı diye bir şey yoktur.”
Evet, gerçekten rastlantı diye bir şey yoktur.
Her yaşadığımız olayın bir anlamı vardı, her tanıştığımız insan bize bir şeyler öğretiyordu.
Sanki çevremizdeki her şey elbirliği etmiş, bizi bir yerlere yükseltmek için tam da bizim ihtiyacımız olan zamanda, tam da bizim ihtiyacımız olan olayları bize yaşatıyordu.
R.Şanal
Bu sayfa 22.10.2021 tarihinde eklendi.