R.ŞANAL › Başarmak
Gökyüzünde sayısız yıldızlar, sayısız güneşler var. Yeni yeni, bizim galaksimiz dışında galaksiler, yıldız sistemleri bulunmakta.
Gökyüzünde sayısız yıldızlar, sayısız güneşler var. Yeni yeni, bizim galaksimiz dışında galaksiler, yıldız sistemleri bulunmakta.
Güneşten dünyaya, her gün bitkilerin büyümesine yarayan, bizi ayakta tutan güç gelip duruyor. Her gün binlerce çocuk geliyor dünyaya, kimi kız kimi erkek. Her biri ayrı yetenek ve güzelliklerle dolu. Hayat, işte bu kadar yaratıcı ve bereketli.
Bir tohumu toprağa dikiyorsunuz, giderek bir orman oluşuyor oradan. Bu bolluğun, bereketin ortasında, insanın ihtiyaçlar ve yokluklar içinde olması ne acı! Bir maddenin en küçük birimi olan atom bile parçalandığı zaman, büyük bir enerji açığa çıkıyor. Ya insanın kendisinde saklı olan güç!
İnsanın bu bolluktan, çokluktan faydalanamaması neden?
Bunun bir yolu yöntemi var mı?
İnsan, yaratıcı ve üretici yanını alabildiğine geliştirip hem maddi olarak hem de manevi olarak zenginlik ve mutluluk içinde yaşayamaz mı?
Eğer bunun yolu yöntemi öğrenilirse ve bu yöntemler, iyice insan ruhuna benimsetilip davranış kalıpları haline getirilirse, bu pek ala mümkündür. Eğer bir tek insan bunu başarabilmişse ki pek çok insan başarmıştır, yine başarabilir.
Çünkü bütün insanlar aynı güç ve yeteneklerle donanmışlardır. Bunu ortaya çıkartıp çıkarmamak o kişiye kalmıştır artık. Etrafımıza baktığımız zaman hep insanın yararına örülmüş bir hayır ağı görüyoruz. Güneş, mevsimler, atmosfer, bitkiler, yağmur hep dünyada hayatın aksamadan devamı için düzenlenmiş.
Sonra, insanın kendisinde de mükemmel yaşaması için birçok cihaz var. Aklı, plan yapma gücü, sabrı, inanma gücü. Bunlar da insanın, aslında güzel yaşaması için yaratıldığını gösteriyor.
Üçüncü olarak da insan, hayatında yaşadığı olaylar aracılığı ile planlı bir biçimde mükemmele doğru itiliyor. Gizli bir el, tam bizim ihtiyacımız olan şeyleri, tam bizim ihtiyacımız olduğu zamanda önümüze çıkartıyor. İşte bunu kullanarak, var olan her şeyin mükemmelliğinden yararlanabiliriz.
Pek çok insan, hayata adımını atarken, kafasında bir başarısızlık ve fakirlik senaryosu hazırlanmıştır. Bu senaryo elbette ki gerçekleşir.
Bir insan neyi planlıyorsa ona ulaşır. Çünkü sinemaya gitmeyi isterseniz ve o yönde plan yaparsanız kendinizi balık yakalıyorken bulmanız mümkün değildir. Başarısızlığa, mutsuzluğa ve fakirliğe koşullanan bir insan da hayatında hep bunlar ile karşılaşacaktır şüphesiz.
Önce kafanızın içindeki planı kontrol edin. Siz hep olumsuz ve kötü sonuçları mı hayal ediyorsunuz.
Bazı şeyleri başarmanın sizin için mümkün olmayacağını mı düşünüyorsunuz? O zaman bunları değiştirin. İnsanın tutum ve davranışlarını, hayallerini değiştirebileceğine inanın. Bunun yöntemleri vardır.
Kafanızın içini bir televizyon ekranı gibi düşünebilirsiniz.
Elinizdeki kumanda aleti ile nasıl istediğiniz zaman kanalı değiştirebiliyorsanız, başarısızlık ve fakirlik ile ilgili filmi de değiştirebilirsiniz.
Kendinizi en büyük başarıya ulaşmış gibi görün. Bunları yaşarken seyredin kendinizi.
Kötü ve yanlış görüntülerin netliğini bozun ve yavaş yavaş yok edin onları. Bunları yaparken mutlaka ulaşacağınız mükemmel seviyenin heyecanını yaşamanız gerekecektir. Çünkü heyecanlar ruha gönderilen en kuvvetli, harekete geçirici sinyallerdir.
Her insanın iyi yapabileceği özel bir iş vardır. Önceki hayatlarında yaşadığı özel deneyler sonucu edindiği birikimlerden gelir bu. Sizin için de böyledir.
Kendinize ait bu özel işi bulabilmek için tabi ki çevrenizin desteği gereklidir.
Küçük yaşlarda rehberler tarafından yapılan yetenek testi bu yüzdendir. Ama bu sadece genel bir tespit içindir.
Sanata, bilime ya da mühendisliğe mi yeteneğinizin olup olmadığını belirler. Ama sadece size özel, sadece sizin yapabileceğiniz özel bir uğraşı vardır.
İşte bunu yakalarsanız, dünyada bulunuş sebebinizi ortaya çıkarmış olursunuz. Bu da kendinizi tam bir bereketin ve coşkunun içinde bulmanız demektir. İnsanın hayalleri, bazen içindeki uyuyan devi ele veren sinyallerdir. Coşkulu ve sevinçli anlarınızda, kendiliğinden ortaya çıkan bazı hayallerdir bunlar. Onları yakalamasını bilin. Ya da şöyle düşünün.
En çok kimin yerinde olmak isterdim?
Kime benzemek hoşuma giderdi?
Bunları düşünürken, çevreden gelen her türlü menfi ve bozucu tesire kendinizi kapayın ya da kendi içinizden gelen “Yapamam, bu benim harcım değil, bu yaştan sonra mı?” gibi fısıltılara...
Çalışmak, dokuzdan beşe, size ve topluma hiçbir şey kazandırmayan bir takım işleri gönülsüzce yapmak değildir.
Çalışmak, insanı geliştiren bir uğraştır. Böylesine bir çalışma, aslında insana yük gibi gelmez, aksine bir oyun, bir eğlence gibidir.
İşte, kendine ait özel işi yakalayan insan da böyledir. O hiç yorulmaz.
Her türlü engeli kolaylıkla aşıverir.
Durmaksızın kendini yeniler. Fakat buna rağmen insanın içinde çalışmaya karşı bir türlü doğal bir direnç olduğunu da unutmamak gerekir. Buna karşı sürekli mücadele etmeli, bu işin üstüne gitmelidir.
R.Şanal
Bu sayfa 09.09.2021 tarihinde eklendi.